30.09.2007

DENİZ SEZONUNU NOKTALADIK

Bugün hava çok güzeldi.Arkadaşlardan duyduğuma göre deniz sıcaklığı gayet iyiymiş.
Bu fırsatı kaçırmayalım dedik ve Amasra 'ya gittik.
Oldukça sakin bir kumsal ve dalgasız dümdüz bir deniz bizi sevindirdi.
Su sıcaklığı gayet güzeldi.Ancak dışarıda güneş çok yakıcı olmadığı için hafif esen rüzgarda bile üşütüyor insanı.
Kızlarım denizden çıkınca güzelce kuruladım onları ve bol bol kumlarla oynadılar.
Güneşlendik,gazetelerimizi okuduk ve iftar vakti olmadan (yemek ilave etmem gerekiyordu çünkü)evimizin yolunu tuttuk.
Eve dönerken çocukların üzerinde montları vardı.
Eeee burası Karadeniz, akşamları serin oluyor.
Aslında yarın yine güzel olacak hava ancak ,okul ödevler vs...
biz bugün sezonu kapattık büyük bir ihtimalle .Sıcaklıklar düşerse tabi...



27.09.2007

GEZMEK LAZIM

Of ki of ,sonbahar gezmek için en güzel mevsimdir .Ancak meslek gereği ,çoluk çocuğun okul hayatlarının başlama sebebiyetleri bu güzel mevsimde gezmeyi imkansız kılar.Ta ki emekliliğe kadar böyle de gider herhalde...
Ruhi -haliyetim şiddetle yeni yerler görmek istemekte,yeni insanlar,yeni kültürler...
Başka bir gökyüzünde yıldızları seyretmek,başka bir güneşte aydınlanmak,temiz havayı mis gibi ciğerlere çekip gülümsemek,varolmanın dayanılmaz hafifliği ile yürüyüp gitmek...



26.09.2007

YENİ BİR SOBE


Bloğunu keyifle okuduğum KÜLTÜR SEPETİ nin sobesi ile oyunlara devam ediyoruz.
Konu ,en yakınımızda bulunan, ilk kitaba elimizi uzatıp ,187 nci sayfasındaki ilk cümleyi buraya yazmak ...
Ancak öööle en beğendiğimiz ,tadına doyamadığımız bir kitap olması için uğraşmadan rastgele bir kitap olması ana kural...
Kitaplığımda üst üste duran kitaplardan en üstte olanını alıyorum,kitap 150 sayfa da bitmiş ,hay Allah onun altındaki de ona yakın birşeyler , onun altında ki de ...Arada daha kalınca olanlardan birini hışımla çekiyorum.Ah...
bu benim çok büyük bir keyifle okuduğum AYN RAND 'ın THE FOUNTAINHEAD,Hayatın Kaynağı isimli kitabı.hemen 187'yi açıyorum ve ilk cümleyi yazıyorum.....
.....salonun çıkış koridorlarındaki labirent düğümlerini çözdü,pencereler açtı,holleri genişletti,gereksiz arkları yok etti,merdivenleri düzleştirdi.
anlamlı bir cümle ifade etmiyor ancak ,oyun böyle ...
görevimizi tamamlamış olmanın verdiği huzurla hemen yeni ebeler seçiyoruz kendimize ve PARKEOLOJİ(Biluncuğum...
SOBEEEE.... diyorum....

24.09.2007

BARTIN İSTİKLAL İLKÖĞRETİM OKULU

Yıllardan beri lise de derslere girerim.Müzik öğretmenleri olmadığı için benim okulumun hemen arka tarafında bulunan bu güzel ilköğretim okulunda da derslere girmeye başladım. Ahşap ,eski binası ile gerçekten çok güzel bir yapı. Aslında tarihi ile ilgili bilgi alacak zamanım olmadı .Okula adım atar atmaz minik öğrencilerim hemen etrafıma doluştukları için öğrenemedim henüz. Yerler ahşap, yürüyünce çıkan ses ne kadar eski bir binada olduğunu hemen anımsatıyor insana...

Tavan da çok yüksek.Kapıların şekli,ve üstlerinde yer alan cam boyamalar çok hoş...

Okul binasının hemen önünde ağaçlar ve yaprakları okulun tamamının fotoğrafını çekmemi engelledi.Ama önümüzde ki günler de yapraklar dökülünce okulun komple fotoğrafını almam mümkün olacak.


kapılar öylesine büyük ki...ama tavanın yüksekliği ile alakalı herhalde .Tavanın yüksekliğini düşününce normal geliyor sanki..





bunlar da bıcırık 5.sınıf öğrencileri...




hepsi birbirinden tatlı....
Ses ve nefes egzersizleri yaptırdım onlara bugün.Sonra da İstiklal marşımızı çalıştık...




20.09.2007

ÇOK SIKILIYORUM...

Ağlasam sesimi duyar mısınız ,
mısralarımda;
dokunabilir misiniz,
gözyaşlarıma, ellerinizle?

19.09.2007

YAZ TATİLİ KİTAPLARI

Yaz tatilinde kitap okumak için daha bolca zaman buluyorum.Geçtiğimiz yaz günleri okuyabildiğim kitapları tanıtmak istiyorum.
Aslında çok satan ,moda olan kitapları pek sevmem ancak Perihan Mağden son zamanlarda basından da adını tartışmaları ile sık duyduğum bir yazar olduğu için ve kitapla ilgili yazılanları okuyunca hemen aldım.
Su gibi akıp giden,basit ama çarpıcı bir anlatım var kitapta.
Kaçan bir anne ve onunla beraber kaçmak zorunda kalan dünya güzeli kızı.Konu kaçmaları değil elbette annenin kızıyla kimseler olmadan bir dünya yaratmak istemesi,özellikle üst sınıfa olan nefreti,biraz feminizm kokan tek başına varoluşun hikayesi.

severek okudum,sizlere de tavsiye ederim...

SAFRAN SARI: genç yaşta yükselmiş bir yatırım uzmanı,tarihi eser kaçakçısı bir kadın ve üniversite mezunu bir telekız kitabın kahramanları.
Roman da bu üç kişinin yollarının kesişmesi para güç başarı peşinde koşarken ,kimliklerinden,aşktan ve umutlarından uzaklaşıp ruhlarını kaybedişleri anlatılıyor.
Açıkcası çok beğenerek okumadım.Tv de ,diziler de çok gördüğümüz konu ve yaşamlar...


Ladesçi keyifle okuduğum bir kitap oldu.80 sonrası yaşamımıza eleştirel ve panaromik bir bakış fırlatmış yazar.Ladesçi yi herkes okumalı ,yaşına başına bakmadan.Başucu kitabı gibi,kaybettiğimiz değerlere üzülerek...Kitaptan bir cümle:
"Kimse kalemle doğmaz,çizgileri doğru ya da eğri çizmek size kalmıştır sonunda.Belki de en büyük erdem,eğri bir evrende doğru çizgi çizebilmektir bu dünyada."


kişisel gelişim kitaplarına son zamanlar da fazlaca merak saldım.Sosyal başarı öyküleri,evrensel ve yerel örneklerle anlatılmış.Neden başarısızız , başarı nasıl öğrenilebilir ...
kitabın temel konusu bu ve kolay bir dille sıkmadan okunuyor.Hele en başta öyle bir yaşam öyküsü var ki çok şaşırarak okumuştum ve anlatılan kişiyi tanıyamamıştım.


18.09.2007

MARATON BAŞLADI

Pek çok evde olduğu gibi bizim evde de okulların açılması ile ,sabah çocukları erken kaldırma ,hazırlama ,kahvaltı yaptırma ,kendin hazırlanma telaşı yoğun bir şekilde başladı...
İpek kızımın okulu benim okuluma çok yakın .
Bir de öğlen yemeklerin de onun yanına koşuyorum yemeklerini yerken yanın da olayım ,yoksa yemeklere el sürmeden geriye iade ediyor sevgili kızım .
Öğretmenleri de yanların da ama hangi birine hadi bitir desin... Zeynep kızımın okulu daha uzak ama arada sırada ona da uğruyorum,gönül koymasın ilk göz ağrım...
Artık zaten 3. sınıfa başladı,herşeyi kendi halledebiliyor.Bakıyorum ben söylemeden,daha pratik yollarla kendi işlerini çözmeye çalışıyor.Bu durum hoşuma gidiyor çünkü eskisinden daha fazla yorulduğumu hissediyorum...
İstiyorum artık kendi başlarının çaresine baksınlar.

Evde de onca yorgunluğun arasında sulu yemekler yapmaktansa soslu yoğurtlu menüler daha hoşuma gidiyor.Evde ki herkes tarafından da sevildiği için sorun olmuyor.Sosyete mantısı olarak biliyorum adını bu yemeğin.Siz ne diyorsunuz bilmiyorum...
Ölçü veremeyeceğim çünkü göz kararı hepsi:
malzemeler:

  1. yufka
  2. harcı için kıyma
  3. rende domates
  4. kurusoğan
  5. biber

dilediğiniz baharatlar

sos:

sarımsaklı yoğurt,domates sosu,baharat(sumak,nane,kekik,karabiber,pulbiber)


Kıymayı çiğ olarak kullanacağız.Domatesi rendeleyip,biberi ve soğanı doğrayarak kıymaya ilave edeceğiz.Baharat olarak yalnızca karabiber ilave ettim.
bir yufkayı dörde böldüm.Kıymalı harcı sigara böreği yapar gibi sarıp kendi etrafında doladım.Bir adet kürdan taktım açılmaması için.Göl yağda kızartıp,önce yoğurdunu,domates sosunu ve baharatlarını ilave ederek sıcak servis yaptım.





14.09.2007

RENKLİ BİR SOBE

Blog dünyasının zevkli yanlarından biri de sobeler ...
fikrimin ince gülleri arkadaşım ,yapmayı sevdiğimiz 3 ŞEY sobesi ile ilgili sobeleyince güzel ve renkli bir hazırlık yaptım önce .
sevdiğimiz ŞEYLER ,3 ŞEYLE sınırlanamaz elbet,herkesin yapmaktan hoşlandığı bir dolu sevdiği ŞEY vardır.(Bu arada ŞEY kelimesini hiç sevmiyorum...)

Alışveriş yapmak en keyif aldığım zaman dilimlerinden biridir.Almasam bile gezmek ,nerde ne var keşfetmek,renkleri,modelleri,sindirmek,tarafımdan bayıla bayıla yapılır.Ne yorgunluk,ne bıkkınlık yaşarım.
Çantalar,çocuk giysileri mağazaları,ayakkabı dükkanları,dekorasyon,takılar tukular yani nerde renkler varsa ben ordayım.Kızlarım için Zara'yı gezmek,benettonu depertmek...
OXXO yu her seferinde - ya bu kadar pahalı satmak zorunda mısınız bu harika kıyafetleri diye söylenerek gezmek....
Accesorize 'ı yapabileceğim,deneyeceğim ne var gözüyle incelemek... Kendimi en iyi hissettğim zamanlar elişleri ile uğraşmak...

Renkli iplerle,çiçekler,güller,aksesuarlar,atkılar yapmak bana o kadar iyi gelir ki ,terapistlere vereceğim para bana ,takacağım ,kullanacağım malzeme olarak geri döner...

Dergilerim,burada ki renksiz dünyamın renkleri...
her ay yenileri çıktığında öyle büyük bir keyifle almaya giderim ki...
her sayfasını zevkle ,özenle incelerim okurum,yutarım beynime hapsederim.Süper,Evim,Atlas,Nationel Geographic...

yemek yapmaktan bile daha fazla keyif alırım pasta yapmaktan...
değişik kurabiyeler,pastalar,kekler zevkle ve acaba nasıl olacaklar merakı ile yapılır .
Misafirlerim geleceği zaman günler öncesinden ne yapsam diye epey araştırırım.Mutlaka renkli,sevimli birşeyler kondururum yapılanlara.Kızlarım da keyifle eşlik eder pasta yapım aşamalarına...


İyi, sevdiğim şeylerde 4 tane de kalabilmişim... aslında ,başta da dediğim gibi daha çok, yapmayı sevdiklerimiz...
ee işin raconu bu bizde sobe yapacağız...sobelemekten çok keyif aldığım denizi
gezi cininisobeliyorum...
haydi bakalım kolay gelsin....

12.09.2007

KIŞ HAZIRLIKLARI -2-

Kış için yaptığım hazırlıklardan klasik olan dometes konservesi olmazsa olmazımdır.
Kızlarım dünyaya geldiklerinden ve ev yemeklerini yediklerinden bu yana, yani 7 yıldır her yaz sonu yapıyorum domates konservesini.
Ve yapmayan,ilk defa gören herkese şiddetle tavsiye ediyorum.
Yaptığım domates konservesini,kışın bütün çorbalarda özellikle tarhana da(et suyu ile de yaptıysam enfes oluyor)
makarna da ,dondurucuya koyduğum yazlık sebzeler de ,soslar da (mantı,kızartma vs.)
kullanıyorum.Kışın hiç domates almıyorum.Yıllardan beri böyle ,size de tavsiye ederim.
Ben 20 kilo dan yaptım bu yıl.Geçen yıl 30 yapmıştım.Ama bol bol ,nisan ayına kadar kullanmıştım.Gözünüze çok gelmesin.
Domateslerimizi, özellikle sivri domateslerden seçiyoruz daha etli ve lezzetli oluyor çünkü .



Bol suyla yıkayalım diyeceğim ama malum fazla su israfı yapmadan yıkıyoruz .

Kabuklarını soyma işi en zahmetli kısmı(ev halkından yardım alıyoruz :)...)
Domateslerimizi robotta püre haline getirip ,ocakta derin bir tencerenin içinde göz kararı tuz ilavesi ile, suyunu çekip göz göz olacak duruma gelinceye kadar, kaynatıyoruz.
Kaynar halde cam kavanozlara doldurup kapaklarını hemen sıkıca kapatıp (mümkünse yeni kapaklarla )ters çevirip soğuyana dek sıkışmalarını bekliyoruz..



ve en önemli kısmı evin en serin yerinde muhafaza ederek bütün kış tüketiyoruz...

11.09.2007

ANKARA'LILAR,GEÇMİŞ OLSUN...


Ankara'da Kurtuluş'ta bir minibüsün için de bulunan bombanın,yarım tona yakın TNT ve amonyum nitrat içerdiği patlaması halin de 600 metre civarında ki tüm binaların yıkılacağı ve patlama sonrasın da oluşacak sıcaklığın 2 bin 500 santigrat dereceden az olmayacağı da uzmanlar tarafından tesbit edilmiş.
Ankara henüz çok yeni bir bombalı saldırı yaşamışken, ecel bu kez o bölge de yaşayan kimbilir hangi canları teyet geçti...kimler ecelle randevusundan döndü...
biraz iç burkucu ancak aşağıda ki yazı 2003 yılında İstanbul'da HSBC binasına yapılan bombalı saldırı sonrası yazılmıştır.

Eceline gidenler ecelinden dönenler


Ecelle randevumuz var.


Mı acaba?


Size de tuhaf gelmiyor mu?


Bazıları, çağrıldığı halde gitmiyor.


Bir şey oluyor, son anda araya bir şey giriyor, bir takıntı, bir ayrıntı, gidemiyor...


Ve ecelinden dönüyor.


Bu zannettiğiniz kadar küçük bir cümle değil.


Sonucu hayatta kalmak oluyor.


Bazıları ise gitmeye niyeti olmadığı halde, bir şey oluyor, son anda araya bir şey giriyor, bir takıntı, bir ayrıntı, oraya çekiliyor.


Birileri sanki ya çağırıyor ya arkasından itekliyor, gidiyor...


Eceliyle buluşuyor.


Bu cümle de epey ağır bir cümle.


Ya hayatını kaybediyor ya da çok büyük bir bedel ödüyor.


Çağrının şiddetine göre değişiyor.


*


HSBC'nin 5. katında çalışıyor.


Her gün düzenli olarak işine giden biri.


Normalde, o perşembe günü de işinde olması gerekiyor.


Arkadaşları, dostları, yakınları, olayın hemen akabinde, harıl harıl onu arıyor.


Telefonu cevap vermiyor.


Çalıyor, çalıyor kimse açmıyor.


Çıldırıyorlar tabii.Aman Tanrım yoksa o da...


Oysa...


Söz konusu olayın kahramanı,


bir gece önce Soho'da rutin dışında içkiyi biraz fazla kaçırınca...


O perşembe, HSBC'de bombanın patladığı perşembe...


İşe gitmiyor.


Bu tesadüf belki de onun hayatını kurtarıyor.


O ecelinden dönenlerden...


*


Bir diğerinin hikayesi daha da tuhaf.


Adamın işi bankanın arka tarafında aslında.


Oradan dolansa gitse, hiçbir şey olmayacak.


Ama nedense, bilinmeyen bir nedenden, bir çağrıdan, bir çekimden ötürü, içinden, ön taraftan yürümek geliyor, öyle de yapıyor.


Ve...


Çağrılmadığı halde eceliyle buluşuyor.


*


Kadın, bankanın ön tarafında duruyor.


Bombanın ideal ve muhtemel hedeflerinden biri.


Ama o da ne?Cep telefonunun şarjı bitmiş.


Acele telefon etmesi gerekiyor.


Sanki, biri kulağına fısıldamış gibi koştura koştura Levent çarşıya giriyor.


Ve şarj aleti satın almaya girdiği dükkanda, o bombanın kulakları sağır edici sesini duyuyor.


Ecelin elinden kaçan biri daha işte...


*


Beni etkileyen tonla böyle hikaye dinledim.


İtiraf etmeliyim ki, hafifçe içim ürperdi.


Kimimiz istenmediğimiz halde gidiyoruz ecele,


kimimiz davetli olmamıza rağmen gitmiyoruz işte.


Ya da daha başka bir deyişle...


Bu ecel dediğimiz şey dolduğunda,


nerede olursak olalım,


o buluşma gerçekleşiyor.


Allah kimseyi sevdiklerinden ayrı düşürmesin ve hepimize uzun ömür versin.

10.09.2007

ŞİMDİ OKULLU OLDUK....

Küçük kızım İpek 1.sınıfa başladı bugün.Sabah erken kalktık.Okul kıyafetlerimizi giydik Allah'tan kahvaltı sorunumuz yok,kahvaltımızı yaptık ve geçen hafta toplantı da öğretmenimizin söylediği kocaman külahımızı alarak yola çıktık.

Genel olarak fena olmasa da hafif bir gerginlik vardı İpek'de.
2.5 yıllık kreş geçmişleri var ancak bu farklı geliyor her halde ağlayan iki üç çocuk vardı.Kuzusum sesi soluğu çıkmadan oturdu sırasında.
Arkadaşları ile külahlarının içinde ki yiyecekleri paylaştılar,okulu gezdiler,birbirleriyle tanıştılar,derken öğlen 12 de okul bitti.Yarın derse başlıyorlar.Bakalım nasıl bir öğrenci olacağız.
Zaman bize neler gösterecek,ders çalıştırırken saçını başını yolan bir anne mi olacağım,kendiliğinden ödevlerini yapıp bize birşey bırakmayacak mı?...Göreceğiz....

Bu kurabiyeler de külahın içine koyduğumuz çocuklu kurabiyelerimiz.


kurabiyelerimizi poşetleyerek,giydirdik ,rafya ile de süsledik...
Kurabiyelerin gözlerini,ağzını ipek kendisi yaptı...




Bu da külahımız ,öğretmenimiz -annelerin ilk ödevi,yaratıcılığınızı kullanıp herkes farklı neler yapacak bakalım... diyerek özendirmeye çalıştı bizleri....bizde gördüğünüz külahı tasarlayarak,ailecek oturup külahı yaptık.İpek babası ile rafyaları kesti,zeynep kesilenleri 5 li gruplara ayırıp uçlarını kıvırcaklaştırdı ve ben de kartonu delip altta düğüm atarak olayı noktaladım.

7.09.2007

YENİ ANAHTARLIĞIM

Tığ ile birşeyler örmeyi çok seviyorum.Geçtiğimiz hafta tv izlerken boş boş oturmak istemedim.Önce topçukları ördüm,takılarımda boncuk olarak kullanırım diye düşündüm.Sonra alt parçayı oluşturan açık pembe iplikle sık iğne başladım örmeye .Cüzdan yapsam ağız kısmına ya fermuar lazım ya da para çantalarının metal aparatından.Bu kadar küçük fermuar bulamam,bulsam dikmesi sıkıcı iş,metal aparatı belki burada bulamayacağım.

Tamamen açık kalsa içinden paralar dökülür.Anahtarlık olarak kullanayım fikri o anda aklıma geldi.Ağzı açık kalsın,anahtarlarımı koyayım ,bazen acele ile güneş gözlüğümü çantama atıveriyorum.Çizilmesini önler.Yine anahtarlar cep telefonumun ekranını da çiziyorlar.

Böylece anahtarlık fikri oluştu ve tamamlandı.Ortasına ördüğüm çiçekleri diktim,kenarlarından kalkmasını istemedim.En küçük çiçeğe birkaç pul da dikince , ruhuma uygun ışıltılı ,pırıltılı tam "PERİLİ RENKLERİ" elişimiz tamamlandı....


6.09.2007

GER GECE KAYA ŞELALESİNE TRACKİNG

Hava kapandı,yağmur da yok,sıkıntılı, insanı sinir eden bir pazar günü.Güneş olmadığı için denize giremeyince kendimizi doğaya ,ormana atıyoruz.Arıt yolu üzerinde ki köyleri geçerek, artık arabayla gitmeyi bırakıp,gerçek bir tracking yapmak üzere yola düşüyoruz. Epeyce yürüdükten sonra şelaleye varıyoruz ama kuraklıktan şelale diye birşey kalmamış.

Yavru kurbağalar oradan oraya zıplıyor.Zeynep nerden çıkacaklar diye heyecanla takip etmeye çalışıyor.

Yanılmıyorsam bu bir Kuşburnu,renginin tüm güzelliği ile ben buradayım diyor...


İnce ince akan cılız su az da olsa çıkardığı şırıltı ile huzur veriyor insana...









Uzaklarda bir köy,uzun uzun görünen beyaz şeyler seralar.Gece gündüz arası ısı farkı çok olduğu için ,kışın kardan soğuktan korumak için neredeyse her evin bir serası var.Marul,ıspanak,pazı,kara lahana,maydonoz,yetiştirip pazarda satmaya getiriliyor.










Her taraf yemyeşil,boş görünen yerler de ekilmek için hazırlanmış,
oksijen komasına girecek gibi hissediyor insan kendini,mis gibi bir yabani kekik kokusu,






yolda karşılaşıyoruz mandalarla,manda sütünden yapılan yoğurtlar çok meşhur burada ,çok yağlı ancak öylesine sert ki bıçakla kesip servis yapabilirsiniz!...






sahipleri yok,kendi başlarına evlerinin yolunu buluyor bu hayvanlar ne ilginç...











Aslında bu yeşil çok daha güzel bir ton da ancak fotoğraf makinem de bir sorun var,cep foto ile çektim tüm fotoğrafları.Gerçek yeşil tonlarını bir başka sefer yakalarım umarım...



işte size dalında böğürtlen...toplamak zor ,dikenleri deliveriyor parmaklarımızı...





bunlar da toplayabildiğim kadarı ile eve gelenler.Sıcak, böğürtlenleri bile yakmış,doğru dürüst böğürtlen bulamadık ne yazık...yine de dalından böğürtlen yemek kızlarımın pek hoşuna gitti






o kadar yoruldular ve keyif aldılar ki en yakın zamanda başka bir yere gitmek üzere birbirimize söz verdik...











3.09.2007

SOBEEE!!!


İzmir'li hemşehrim Gamzelim çantamızda bulunan 6 şeyle ilgili sobelemişti beni.Döktüm çantamı masanın üzerine bakalım neler çıkacak.

Ama ben de 6 kalem malzemeden fazlası çıktı.Bir de bu çanta nadir oarak kullandığım küçük çantalardan biridir.

Valizimsi,çuvalımsı çantalarımda bunlara ek olarak,mutlaka o aralar okuduğum kitabım,çubuk kraker,eti form tarzı atıştırmalık,Cd,USB,ajandam dahil olur.

Bu çantanın içinden dökülenler ise

  • Cüzdanım:İçinde ne kadar para olduğunu(hatta bazan parasız...) bilmeden evden çıktığım çok olmuştur.Evle iş arası 10 dakika ve yürüyerek gidildiği için ve okulda para ile de işimiz olmadığı için çok yapmışlığım vardır bu durumu.Paranın dışında ,kimliğim,kızlarımın resimleri,gereksiz kartvizitler,unutmamm gereken kitap isimleri gibi küçük kağıt parçaları.
  • Evimin ve okulda ki müzik odamın anahtarları .Unuttuğum çok nadirdir ancak mont ceplerine soktuysam kapı önünde acele çıkarken deli gibi söylenip aranmışlığım çoktur.
  • Cep telefonumun akibetide aynı cüzdanım gibidir eğer akşamdan hepsini yerli yerine koymadıysam sabah panikle aranır bulamazsam da amannn boşver diye çekip çıktığım çok olmuştur...Koca kişisi ile gün için de haberleşmek gibi bir durumumuz yoktur...
  • Makyaj çantamında için de yalnız rujlarım bulunur.Makyaj önemlidir,zamanım yoksa ya kahvaltı ya makyaj durumu varsa bu makyajdan yana kullanılır.Özenerek ve detaylı bir makyajla evden çıkılır.Ruju silip süpürme durumları söz konusu olduğu için yalnızca ruj taşınır...
  • Bozuk para çantam hiç ama hiç çıkmaz çantamdan hatta para almayıp çıktığım günler bakkal da çakkal da çok işimi görmüştür.Altın rengidir.Pek severek kullanılır.
  • güneş gözlüğüm,ipeğin güneş gözlüğü...
  • Islak mendil,selpak,su,yarabandı(bu nadide parçalar öncelikle çocuklarımın yaşamını kolaylaştırmak amaçlı taşınmaktadır)
  • son olarakta üniversiteli öğrencilerden satın alınan sokak gazetesi,kiralık film aldığımız cine house'in kartı,kızlarım tarafından sürekli kaybolan aynam da misafir sanatçı parçalar olarak yerlerini almışlardır...

bitti.

EEE konunun en möhim yerine geldik ve bizde bidamlacık,limonçiçeği,deniz(Ankara'ya Ikea açılsın)arkadaşlarımı SOBELİYORUM,kolay gelsin.....