28.11.2007

EBELEME SOBELEME

Sobeye başlamadan bir de süpriz yapalım.ce-ee...

Uzun zamandır sobelenmemiştim.Tabiat ana sobeleyince biraz panik oldum.Şimdi öyle laylaylom bir sobe değil,düşüneyim diye zaman geçirdim ,ama baktım yazmaya başlamadan birşey dökülmeyecek .
Ben küçükken:kendi dünyasında mutlu mesut yaşayan, koca gözlü kömür saçlı bir kızdım.Okulum uzak olduğu için ,güzel havalar da üst kat komşumuz bisikletiyle götürürdü beni okuluma .Bisikletinin ön tarafına astığı küçük çantanın içinde radyosu vardı.Radyo 3 ün klasik müziği eşliğinde geçerdik bahçelerin,o zaman daha az olan arabaların yanından...
Klasik müzik aşkı,kuğu gölü,tuna dalgaları o zamanlar girmişti müzik dağarcığıma..
Apartmanda ki çocuklarla apartmanın boşluğunda yankılanan sesimizle şarkı söylemek en büyük keyiflerimizden biriydi,ilkokul öğretmenimiz keşfedememişti beni ,iki tane kız vardı habire onlara indim havuz başınayı söylettirir dururdu.Banaysa 23 Nisanlar da ,bayramlar da şiir okumak kalırdı.En azından sesimin tonunun farkına az da olsa varmıştı.
Miliyet çocuk dergilerimle,babamın kendisine aldığı kitapları her okul dönüşü misafir odasında ,annemin yaptığı muhallebileri yiyerek okurdum .Radyodaki ders konularımızla bağlantılı olan çocuk saatini dinlemek en büyük keyfimdi...Akşam altıda ki radyo piyesini merakla bekleyen anneme ben de sessizce eşlik ederdim...
Aslında Ben :daldan dala konan isteklerimle; bir gün ressam olucam ,bir gün müzisyen olucam ,lise de yazdığım oyunlarla tiyatroculuk sevdasına tutulan,ardından arkeolojiye merak sarıp arkeolog olucam diye ortalarda gezinen hayalperestin tekiydim...
İlkKopyamı ne zaman Çektim:Şu an da duysa nasıl kızacak olan namazında niyazında olan babamın haberi yok tabi bundan.Din Bilgisi dersinden nefret ederdim.Aslında her öğrenci de olduğu gibi dersinden çok öğretmenini sevmezdim...Dinbilgisinden öğretmenimizin yazdırdığı konuları resim defterimin üzerine yapıştırmış ve renkli jelatin kağıtla kaplamış , en ön sırada oradan baka baka yazmıştım çok büyük bir iç huzuru ile...
daha da doğru düzgün kopya çektiğim olmamıştır..
En Saçma Huyum:Şu an da en saçma huyum ,yıkanacak olan nevresimlerimi çarşaflarımı önce silkeleyip sonra atarım makineye,tavuk suyu(tablet değil,tabletleri zaten eve sokmam) yoksa asla çorba yapmam,menüyü değiştiririm...
Cep Telefonum:Nokiaya kullanıyorum ancak telefon özürlü bir insanım ben,çoğunlukla telefonu ev de unuturum ,tam gerekli zaman da yanımda olmadığını görünce sinirlenirim.İlk cep telefonumu cep telefonları çıktıktan yıllar sonra almıştım,sony ericson T 100 müydü neydi,marka merakımda olmadığı için markaları ve özellikleri de pek bilmem.
Benim için çözünürlüğü yüksek olması sürekli fotoğraf çekme merakım yüzümden daha önemlidir .
Aşk Bence...Tuhaf bir şey..gençlik yıllarımda çoğunlukla platonik takılan ben,herkese aşık olabilirdim.Okulan önünde bekleyen yakışıklı çocuğa ,durakta bekleyen üniversite öğrencisine ,kırtasiye de çalışan yakışıklıya...
Ama yaşla beraber doğru orantı da ilerleyen Eros'un okları ,doğru zaman da ve doğru kişiye atınca okları hem de tam isabet yakalıyor duyguları ....
En Sevdiğim Bloglar:Bloglarla ilk tanışmam börülce salatası arama macerası ile olmuştu,a ne garip bir dünya demiş ve pasta bloglarına dadanmıştım...
daha sonra yalnızca yazıları ile günlüklerini tutan blogcular hergün okuma trafiğimi arttırdı.Ama içimde ki yaratıcılık ruhumu tetikleyen sayfalar yabancı bloglarda günışığına çıktı.
Şu anda da Köşkümün odaların da kapılarını zevkle tıkladığım ve iyi ki tıkladığım onlarca dostum var.İyi ki var..:)
kabartma tozu(deniz)
sobelendiniz ,hadi bakalım dökülün...

YENİ YILA ISINMA TURLARI...










Yeni yıla az bir zaman kaldı .Nette biraz dolanıp da böyle neşeli süslemeler ve aksesuarlar görünce heyecanlandım.Ah kar yağsa ,kar tatili olsa ve ben oturup bunlara benzeyen,güzel şirin süsler yapsam....
Yok yetmiyor zaman ,ama ne yapıp edip az da olsa birşeyler yapacağım, bekleyin..






24.11.2007

BEN GELDİM...

Günlerdir yokum ,elde olmayan sebeblerden dolayı.. :)
Oldukça yoğun günlerle beraber teknik sebebler de eklenince günlerdir uzak kaldım blogumdan, sizlerden canım arkadaşlarımdan....Altta yazdığım gönderi de yorumları bile yanıtlayamadım...
Evet önce mail adresimi yaklaşık iki gün boyunca kullanamadım ,dolayısıyla ne kendi bloguma ne de sizlere yazamadım,o bitti,fare bozuldu..zaman özürlü olduğumuz için yeni fare almak bugün gerçekleşebildi...
Geçtiğimiz hafta boyunca da (ve daha önce ki haftalar ..)bugün yaptığımız 24 kasım öğretmenler günü proğramı için provalarla geçti.Bartın'da ki şehir merkezinde çalışan müzik öğretmenleri ile her yıl olduğu gibi bu yıl da günlerce kendi derslerimize girmeden bu gün için çalıştık ve çok güzel bir müzik proğramı hazırladık.Fotoğraf karanlık çıkmış,aslında beni görcektiniz amma hehe karanlık bahanesi oldu...
Bu arada bütün öğretmenlerin öğretmenler günü kutlu olsun...Ne yapalım,her sene kuru kuru öğretmenler günü kutlamaktan başka bir şey yok, bir sene de maaşınıza zam yaptık kutlu olsun diyen bir hükümet görmedik henüz.. prova da geçen günler de kendi öğrencilerimden uzak kaldım ,çok özledim hepsini ,pazartesi kavuşacağım onlara.
Bu fotoğraflarını gördüğünüz yakışıklı da benim müzik öğretmeni bir arkadaşımın küçük oğluşu .Aynen gördüğünüz gibi çok ama çok sevimli alıp ısırıp ,hamur gibi yoğurası geliyor insanın,Emir bebek şimdi hasta ,iyileşince yeni fotoğraflarını çekeceğim ...

Anlatacak şeyler epey birikti,ama boğaz hiç durmuyor tabi hafta içi yaptığım ve denemenizi tavsiye edeceğim yiyeceklere geçeyim.
KURU BÖRÜLCE SALATASI

Kuru börülceleri haşlıyoruz.Soğuduktan sonra,dilediğimiz garnitürlerle çeşitlendiriyoruz.Ben mısır ,pancar turşusu,maydonoz,taze soğan koydum.Küp doğranmış domates,rendelenmiş havuç,közlenmiş kırmızı biber de aynı zaman da eklenecekler arasında olabilir tabi...
Limon ,zeytinyağ ve tuz la da tatlandırıyoruz.Çok seveceğiniz bir lezzet olacağından şüpheniz olmasın..
Artık köfteyi köfte olarak tüketmekten sıkılan kızlarım için ,yıllar önce urfa'lı bir arkadaşımın yaptığı tepsi köftesini yaptım.Hoş, tam tarifi böyle değildir çünkü anımsamıyorum orijinal tarifi.Nette gezdim ona yakın bir şey var mı diye ama bulamadım.Bilen varsa yazarsa sevinirim.

TEPSİ KÖFTESİ

KIymanın içine soğan rendeliyoruz ,dometes rendeliyoruz(ben ikisini beraber robottan geçirdim).Tuz ,karabiber,biraz kimyon ,ekleyerek yoğuruyoruz.Fırın tepsisine ince bir şekilde bastırarak yayıyoruz.



200 derecede firında kızarana dek pişiriyoruz.Üzerine yeşil biber, domates yerleştirip daha da lezzetli hale getirebilirsiniz.Çabuk hazırlanan ,yeni birşeyler denemek isteyenlere alternatif....









19.11.2007

KASIMPATI

Keçeden çalışılmış bu güzel çiçekleri görünce çok beğendim.Ben de denemek istedim.



Bunlar da benim yaptıklarım.
Elimde keçe olmadığı için değişik kumaş kalıntıları ile denedim .
Kumaşlar kızlarımın küçülen giysilerinin etek kısımlarından .
Koyu mavi, ipeğin pijemasının üstü,
etek kısmını ince şerit şeklinde makasla kestim.
Yeşil ,küçülen polar şapka,açık mavi de öyle birşey işte.
Önemli olan içeri kıvrılarak dikilmiş ,katlı bir bölüm olması.
Çünkü,makasla kesikler atacağız ve böylece kesilince açılan kısımlar daha dolgun gösterecek kasımpatımızı.
Ancak keçeyle ,keçe bulamazsanız,polarla çalışmak en iyi sonucu verecek.
Eee bu çiçekler ne işe yarayacak?Ben aralarına farklı materyeller ekleyerek yaka iğneleri yapacağım.
takıp takıştıracağız yani,haydi işbaşına ...


13.11.2007

MİLFÖY DENİZ MİNARESİ


Yine arkadaşlarıma yaptığım tariflerden milföy deniz minaresi.Aslında ,benim çocukluğumda pastahanelerden torpil diye aldığım bir pasta vardı, aynı bu benim yaptığıma benzeyen .Kafamda ona benzeyen bir lezzet tasarlayıp işe girişmiştim ilk denememde.Tadına doyamadığım torpil gibi olmadı ama gene de benzetmeyi başardım sanıyorum .Belki onun hamuru milföyden değil di...
Neyse...öyle zahmetli gibi göründüğüne bakmayın gene pratik bir pasta aslında...
Külahları hazırlamak için özel kalıplar görmüştüm internette ,ben onlardan bulamadığım için kendi kalıbımı kendim yaptım.Bildiğimiz dondurma külahlarına pişirme kağıtlarını sardım.
Fotoğrafta gördüğünüz gibi fazlalıkları külahın içine sıkıştırdım.
Yaklaşık 13-14 külah kullandım.
Milföyleri bir parmak kalınlığında şeritler halinde kestim.
ve yukarıdan aşağı doğru sarmaya başladım,milföy şerit bitince yenisini yumurta akına batırarak(yapışması için)sarmaya devam etttim.
Bu şekilde tüm külahları milföy şeritleri ile bitirdim...
Üzerine yumurta sarısı sürerek fırının ızgara telinde pişirdim(böylece her tarafı kabaracak)
200 derece de 20-25 dakika yeterlidir.
Soğuyan külahlara kremamızı doldurup uç kısımlarını damla çilolata ,dövülmüş fındıkvs.ile süsleyebilirsiniz...
Külahlarınızı önceden hazırlayıp kremayı misafirlerinizin gelmesine yakın doldurursanız milföyünüz daha çıtır çıtır ve lezzetli olur .
Krema:
yarım litre süt
1 yumurta sarısı
3 yemek kaşığı un
1 çay bardağı pudra şekeri
1 yemek kaşığı margarin
vanilya
..............................
süt un yumurta sarısı pişirilir.Ocaktan inince pudra şekeri,margarin ve vanilya eklenip mikserle 5 dakika çırpılır.soğuduktan sonra külahlara doldurulur.
Eğer şaşırtmayı düşündüğünüz dostlarınız varsa ,çocuklarınıza ,bu eğlenceli minareleri yapabilirsiniz....
...............................
benim kremam istediğim kıvamda olmadı çünkü farklı bir krema denemek istemiştim.Kremanız mutlaka daha koyu kıvamlı olmalı
Milföylerinizin içini dilerseniz tuzlu olarak hazırlayabilirsiniz;garnitürlü patates püresi,rus salatası ilk aklıma gelenler...

KALPLİ KURABİYELER

Geçtiğimiz günler de arkadaşlarıma yaptım kalpli kurabiyeleri...
Çok ama çok kolay arkadaşlar, hem de hiç zaman almıyor.
Dr Oetker'in tatlı kurabiye unu ile hazırladığımız hamuru dilediğimiz şekilde kalıplarla şekillendiriyoruz.
Bu unun tuzlu olanı da çok güzel .Kurabiyenin lezzeti gerçekten muhteşem.Şimdiye dek çok kurabiye tarifi denedim ama bunu özellikle denemenizi tavsiye ederim...


Ben kalp kalıpları kullandım.Üzerine benmari usulü erittiğimiz çikolatayı bir kaşık yardımı ile sürüyoruz.Gümüş rengi şekerlerimizle süslüyoruz ve çikolatamızın donmasını bekliyoruz...


10.11.2007

ATA'MIZI SAYGIYLA ANIYORUZ....

Ata'mızı 69 ölüm yıldönümün de saygıyla anıyoruz..
Sabah Zeynep kızım okulunda ki törene ,eşim Cumhuriyet meydanında ki törene,ben de kendi okulumda ki törene katıldık.Öğrenciler başta olmak üzere genel olarak herkeste bir bıkkınlık ,bir zoraki katılım var gibiydi,üzücü tabi,bir an önce bitse de gitsek zihniyeti .Öğretmenim dershane ye geç kalacağız söylemleri...
Atatürkün nutkunu dinlerken"Türk milleti zekidir ,Türk milleti çalışkandır..."cümlesinde gözlerim yaşardı...
Okul korosu ile proğramımız sona erdi....










7.11.2007

MAZİ KALBİMDE BİR YARADIR...

Canım memleketim İzmir'in eski yılları....Çok dertlendim çok...













































6.11.2007

YALANCI HAMSİ KUŞU

Aslında bu ismi ben uydurdum.Yani balığımız hamsi kuşu , hamsi kuşu da bildiğim kadarıyla esas hamsi kuşunun içinde pirinç ilavesi de var ,dolma gibi ...
Benim için, içini dolmalı hazırlamak hem zahmetli hem de böylesini ailecek daha çok seviyoruz .

hamsileri kafasından tutarak hızla aşağıya çekince kılçığıda beraberinde geliyor.Böylece hamsimiz fileto şeklinde kalıyor.İki hamsiyi sırtları dışarıda kalacak şekilde üstüstte ekliyoruz.

Önce mısır ununa ardından yumurtaya bulayarak (yumurtanın içine tuz ilave etmeyi unutmuyoruz ve dilersek karabiber de ..)teflon tavada az yağ ilavesi ile arkalı önlü kızartıyoruz.
Kılçıksız olduğu için özellikle kızlarım tarafından çok severek afiyetle tüketiyoruz...
yalancı mı gerçek mi bilmiyorum ama bu hamsi kuşu denemeye değer...




4.11.2007

KOLAJ

Kolaj çalışmaları liseli yıllarımdan bu yana severek yaptığım çalışmalar olmuştur.Üniversite de okurken mukavvaları kapladığımı ,yıpranmamaları için üzerlerinden koli bantları ile geçtiğim ve dosyalar yaptığımı bilirim...Aslında ben gazete ve dergilerden resim kesme hastalığına yakalanmıştım o yıllarda ,hala da ilginç birşeyler gördüğümde keser dururum....
Bu yaptığım çalışmada ki resimleri sanat dergilerinin sergi tarihlerini haber veren sayfalarından ve sanat galerilerinin broşürlerinden kestim .Bunların hepsi sergilenecek resimlerin duyurulması için orjinallerinden küçültülmüş resimler...
Yani benim için boyut olarak biçilmiş kaftan.... Özellikle kırmızı baskılı olanları ayırıp ayrı bir çalışma yaptım.Dergi resimlerini maket bıçağı ile ve cetvel kullanarak yapışmaya hazır hale getirdim.Sonra mukavvanın üzerine o anki ruh durumuma göre yapıştırıcı ile sabitledim.Mukavvadan taşmayacak şekilde denk gelmesi için epey uğraştım.

Çerçeveletme işi en sıkıcı kısmı idi.İstediğim gibi çerçeve ve mat cam bulamadım,aslında olabilecek yerleri sonradan öğrendim ama acelecilik yapıp ilk bulduğuma verdim.Aceleciliğim beni en kızdıran davranışlarımdan biri ama işte engel olamıyorum...
Önümüzdeki günlerde üç boyutlu kolajlar yapacağım...
sabırsızlanıyorum ...

1.11.2007

GEL-GİT

İnsanlar ,güne başladıkları ruh haliyle ,bitiremiyorlar günlerini...sakin başlayan bir gün,son

derece hareketlenip yetişilemez hale geliyor,ya da alınan haberlerle haleti ruhiyemiz bambaşka

boyutlara geçebiliyor...

benim günüm de son derece sıradan başladı,her zaman yapılması gereken rutin işlerle öğleyi

buldu.

Tv den izlediğim haberle ritmim düştü ...

Türkiye'de ,çok değer verdiğim siyasetçilerden biri olan Erdal İnönü'nün kaybı beni sarstı...

Gerçek bir aslan sosyal demokrattı,vatansever,uzlaşmacı,birikimli,kültürlü bir devlet

adamımızdı.

Allah rahmet eylesin...Ailesinin ve sevenlerinin başı sağolsun...

Akşama doğru uzaklardan aldığım bir telefon ritmimi yükseltmeyi başardı...
Uzaklarda ,dost,vefalı insan Denizimin sesi sanki yanımdaymış gibi ,nasıl iyi geldi...
Yazmaya başladığım anda fotoğraflarda ki ev de hayal ettim kendimizi,bahçesinde ki çiçekleri
budadığımızı,Deniz'in bana tek tek çiçeklerin isimlerini saydığını ,iyi ki doğanın eski dengesine
kavuştuğunu yoksa asla bu kadar yeşil bir bahçe ve bol sulama yapamayacağımızı anlatışını
hayal ettim...
Hatta Bilge'nin ,Zeynep ve İpek'in bahçede top oynarken attıkları çığlıkları bile işittim...
Bütün bunlar iyi geldi bana kendimi iyi hissettim



KanalD de haberlerin sonunda izlediğim savaş muhabirinin Kerkük'de bulunduğu için yeni doğan
bebeğini hala görmediğini,o anda canlı yayında bebeğini görünce gözünden akan yaşlarla ritmim
gene düştü...
İşte yaşamak böyle, gelgitler bitmiyor...
Zaten bitmesin de ...
Öyle değil mi?...