29.12.2007

ESKİ YIL SONA ERDİ ,YEPYENİ BİR YIL GELDİ...

Yeni yılın gelişi çocukluğumdan beri müthiş heyecanlandırır beni.

Sanki yeni yıl gelince herşey değişecek,bir sürü güzellikler gelecek,üzüntüler bitecek ,hayaller gerçekleşecek.

Sihirli değnek değecekmiş gibi tüm bunları hayal ettim çocukluğum boyunca.

Ama yılbaşının ertesi günü sinir bir gün oldu benim için .Diğer günlerden bir farkı yoktu ki...

Herşey tüm aynılığı ile devam ediyordu.Tüm bu aynılık duygularını her yıl hissetmeme rağmen ,tüm çocuklar gibi yeni yıl gelince aynı coşkuyu yeniden yakaladım hep.

Halen de tıpkı o günler de olduğu gibi heyecan duyarım.

O yıllarda plastik bir çam ağacım yoktu ,ben de annemin çiçeklerinden, ismini anımsamadığım dikenleri olan bir çiçeğe ,pamuk parçalarını takıp kar efekti yapmaya çalışırdım kendimce,

aralara pasta paketlerinden biriktirdiğim rafyaları kıvırtıp takardım,

kibrit kutularını hediye paketi gibi kaplayıp dallarına asardım

kendi başıma öyle eğlenirdim ki ....

Yıllar geçti benim çocuklarım oldu,aynı coşkuyu şimdi benim çocuklarım yaşıyor.Yeni gelecek yılın hayalini,umutlarını taşıyorlar.Güzel dilekleri var kendileri ve insanlık için.Onları böyle görünce çok mutlu oluyorum.

Biz yeni bir yılın coşkusunu ve güzelliğini yaşıyor ve hissediyoruz.Yeni yıl ağacımızın gece ışıklarının yanmasından müthiş bir enerji alıyoruz,evin içinde ki bu şıkırtı,bu ışıltı bize iyi geliyor.Bize ait olmayan bir geleneği değil,gelecek günlerin coşkusunu kutluyoruz biz.Yarınlarımızı...



Evimiz de değişik köşelere yeni yıla uygun aksesuarlar yerleştirerek neşemize neşe katıyoruz. kırmızı renk ağırlıklı mumlarımız ve süslerimiz....

ceviz dolu kasemiz içinde ki mumuyla....


kızlarımın süslediği yeniyıl ağacımız ...



ponpon kardan adamımız tv nin üzerinde....





peteğin üzerinde ki noel babalı objelerimiz....




yaldızlarla boyadığım minik kozalaklar,deniz kabukları ışıltılı tabaklarda...



Bu arada yılbaşı akşamı,bütün senemiz bereketli geçsin diye yaptığım hurafelerim var.


*Evdeysem oniki ye beş on dakika kala evimin kapısının önünde bir poşetin için de nar patlatırım.Ev de değilsem eve gelir gelmez...


*yine onikiye beş on dakika kala evdeki bütün ışıkları açarım senemiz parlak geçsin...


*" " " " " " suları açarım su gibi akıp giden bir sene olsun...


*gündüzden evimi temizlerim bütün sene tertemiz olsun evim ...


Hepimizin 2008 yılı kutlu olsun,güzel olsun,sağlık,huzur,başarı,barış,dostluk dolu günlerimiz olsun....

Allah hiç birimize ve ülkemize kötü günler göstermesin....





28.12.2007

SOBE ,...

Sobelerin ardı arkası kesilmiyor,
eh öncekilerin acısını çıkartmak için Denizciğim
bundan sonra hep sobeleyeceğim diye bir de not düşmüştü,bakalım hangimiz hangimizi önce sobeleyecek,ben çok eğleniyorum bu sobelerle...
sobe konusu :
TAKINTILAR...

öncelikle takıntım var takacak yer arıyorum diye başlayayım,takıntı defolu bir insan olarak,

*yatağın sol baş tarafında yatarım,asla sağ tarafa yatıp uyuyamam.

*saatimi sağ koluma takarım,sol ters gelir ....

*iki kişi yolda yürürken kesinlikle yanımdaki kişinin solunda olurum ,yoksa anlattıklarını anlayamam ,sağa sola çarparım vs...

valla tıbbi anlamda açıklaması var mı tüm bunların ama durumun vehametini buraya yazınca anladım.bilen varsa açıklarsa sevinirim...

*uzun yolculuğa çıkmadan önce ve yılbaşı gecesinden önce mutlaka evimi tertemiz yaparım.İlki, yol da iz de bir halt olursak geride temiz kadındı desinler,ikincisinde yeniyılla ilgili garip hurafelerim vardır onlarıda yazıcam bir gün,bütün sene temiz bir evim olsun takıntısı...

*okuduğum gazete ve dergilerden mutlaka kesecek birşeyler bulurum.Dosyalarımın ,ajandalarımın arasında saklar ,arada bir bakar gene saklarım(söz,paragraf,yer,bilgi...)

*sigara konusunda aynı denizciğim gibiyim,özellikle kapalı alanlarda arıza çıkarırım

*alışverişlerde marka takıntım vardır.Özellikle yiyecek maddelerinde adını duymadığım markaları kullanmam.Mümkün olduğu kadar yerli malı kullanmaya çalışırımSon zamanlarda özellikle çin mallarına karşı acaip takık vaziyetteyim.
Çok sevdiğim giyim markalarında bile chine yazısını görünce çıldırıyorum.
Yerli malı diye Koçtaş'a girdiğimde elime aldığım neredeyse herşeyin çin malı olduğunu görünce
gene zıplamıştım...
Neyse ,aklıma geldikçe yazasım geliyor ama bu liste uzar gider...

Bu ay aldığım dekorasyon dergilerinden birinin çok güzel bir eki vardı,orada görüp çok hoşuma giden bazı cin fikirleri denedim.

Bu gördüğünüz hani biz çocukken yapar da iç kısımlarına isimler yazardık, parmaklarımızın arasında söylenen sayı kadar açar kapardık ve ne çıktığını okurduk...
anımsadınız mı?
fon kartonu kullandım ve ters çevirerek ,tam kapanan piton vidayla da tutma aparatlı bir çerezlik yaptım....

DOĞAL ODA KOKUSU
Bu da doğal bir oda kokusu.portakalımıza karanfilleri batırıyoruz.Daha karanfilleri batırdığımız anda nefis bir portakal ve karanfil karışımı kokmaya başlıyor bile.Sonra boncuklardan hazırladığım püskülü mumlu ipe bağlıyor,üzerine yine renkli boncuklarımızı dizeliyor ve mumlu ipimizi yorgan iğnesine geçirerek portakalın altından geçirerek ,yukarıdan çıkıyoruz. Ve evimizde nereye istiyorsak asıyoruz .ben mutfağa astım...


Çerezliklerden değişik renklerde yaparak yeniyıl akşamı kullanmayı düşünüyorum.
*****
az kalsın unutuyordum.Üç kişi sobelememiz gerekiyormuş ben ,

arkadaşlarımı sobeleyerek sobeye yeni oyuncular ekliyorum....


24.12.2007

KALDIĞIMIZ YERDEN DEVAM

Bayramı bitirdik,tatil bitti.Kürkçü dükkanından ayrılanlar kürkçü dükkanına geri döndü.Biz zaten dükkanı hiç terketmediğimiz için yumuşak geçişle yaşama kaldığımız yerden devam ediyoruz.
Aile büyüklerinden uzak olunca bayram da bayram gibi olmuyor ,birkaç yakın dost ziyareti sonrası ,evimiz de doyduk birbirimize ...
Kar tatillerinde olduğu gibi hepimiz evdeydik,ama kar yok ki,karsız bir ev hali...
Kartonlarımızı döktük ortaya,küçük bir ev maketi yaptık.Cam ,kapı kestik,camlara şeffaf naylonlar yapıştırdık. Alt zemine mukavva ,üzerine silikon elyaf ekleyerek karlı bahçe görüntüsü yarattık.

evimizi mukavvaya sabitlemeden önce daha önceden kullanmadığımız bir gece lambasının iç mekanizmasını içeriye yerleştirdik.

çatımıza silikon elyaf atarak erimiş kar görüntüsü, üzerine kuş maketleri yapıştırdık. Kapının hemen içerisine kedimizi,az ilerisine ördeğimizi,evin hanımını,arkasında hindimizi,

Ön bahçeye dağ keçilerimizi ve geyiklerimizi,kardan adamımızı,çam ağacımızı,evin çitini de ekleyerek ,masal evimizi bitirdik.Gece ışığını yaktığımızda ,kızlarım içine girmek istediler...
Ailece Beyaz Melek filmine giderek mahsuna olan önyargılarımızı yıkmaya çalıştık.
Usta oyuncuların oyunculuklarına şapka çıkarttık...




Özellikle Yıldız Kenter'e bir kez daha hayran olduk...




Görüntüler harika.Ata sporumuz ciriti ilk kez gerçek anlamıyla izledim.Tuz gölü çekimleri olağanüstü...
yüzümüz de ve kalbimiz de buruk bir ifade ile ,terkettik salonu...
Çıkışta evde izlemek üzere kızlarıma Shrek 3,Örümcek Adam 3,Fantastik 4'lü , Harry potter ve Zümrüdü anka yoldaşlığı ....
eşimle ben de uzun zamandır izlemek isteyip te bir türlü izleyemediğimiz Çikolatayı alarak evin yolunu tuttuk.Biz hemen o akşam,kızlarım ertesi gün akşama kadar mısır patlağı muhabbetine devam ettik.



Filmin konusu:
Küçük bir Fransız köyündeki gündelik yaşam,
yeni taşınan gizemli bir genç kadın ve kızı sayesinde bir anda değişiverir.
Oldukça kasvetli ve birbirinin aynı günler geçiren kasaba halkı,
anne-kızın birlikte açtıkları son derece sevimli çikolata dükkanı sayesinde,
farkında olmadıkları bambaşka bir hayatla tanışırlar.
Zevkin, eğlencenin, neşenin ve en önemlisi çikolatanın olduğu bir hayattır bu.
Fakat kasabadaki bu değişimden memnun olmayan insanlar da vardır
Bunların en başında, ahlak bekçiliği yaparak kasabada dilediği gibi bir ortam yaratan belediye başkanı gelmektedir.
Ama birbirinden lezzetli çikolataların karşısında durmak, o kadar da kolay değildir.

Juliette Binoche'un duru oyunculuğu ve güzelliği ile etkisini hissettirdiği film,

Judi Dench, Alfred Molina ve Johnny Depp gibi birbirinden güçlü isimleri de kadrosunda barındırıyor.

Yönetmen: Lasse Hallström
neredeyse hiç bitmesin duygularıyla ve bende dayanamayıp çikolata tüketimine katkıda bulunarak,filmi bitirdik.
Ha ben bu kadar ev de takılmama rağmen hala iyileşemedim veremliler gibi öksürüyorum...
Ama ev de olmak mükemmel bir duygu.Home sweet home.....

19.12.2007

BAYRAM


ipek kızım içeride yazı tahtasının üzerine dizelediği çukulata ve şekerleri bize satmak için bağırıyor..
-1 lira şekerler 1 lira haydi...gelin alın güzel şekerlerimi...
zeynep kızım ipeğin oyununu bozmakla meşgül...
babamız tv nin karşısında şekerleme yapıyor...
ben laranjit oldum ,boğazlarım feci durumda, ama ev işi bekler mi ,evi süpürdüm sildim ve şimdi bir mola ayırdım kendime...
hepimiz için sağlık ve güzelliklerle dolu bir bayram olsun bu bayram.
Artık gündemde ,facia ve ölüm haberlerinin olmadığı ,güzel günler beklesin bizi..
Ben bayram da Bartın'dayım,çocuklarıma zaman ayırarak,film izleyerek,kitap okuyarak geçsin istiyorum günlerim...
Sizlerin de arzu ettiği gibi geçsin bayramınız , haftaya görüşmek üzere...

16.12.2007

BİR TAŞLA İKİ SOBE...


Evet ebeleme sobeleme durumları.canım muhabbet çiçeğim geçtiğimiz günlerde blogla ilgili sorularla sobelemişti.Başlayalım bakalım:

BLOG YAZMAYA İLK DEFA NASIL BAŞLADIN :Daha önce de bahsetmiştim,genelde herkesin başına geldiği gibi yemek tarifi ararken yemek bloglarını keşfettim. Uzunca bir süre sessiz anonim olarak takıldım...

sessiz okuyuculuğumun çok yoğun olduğum o dönemleri atlattıktan sonra biteceğini ben de biliyordum...

hoş yoğunluk bitti mi hayır ,hatta hiç bitmeyecek,bende ki bu herşeyi kendim yapma takıntım geçene kadar ...

Geçen yıl şubat ayında ,sömestr tatilinden fırsat sabahladığım gecelerden birinde ,vira bismillah dedim ve attım denize ağları balığım çok olsun diye....


BLOG YAZILARININ KONUSUNUN BELLİ BİR ÇİZGİDE OLMASI İÇİN ÇABA GÖSTERİYOR MUSUN ?YOKSA İÇİNDEN GELDİĞİ GİBİ Mİ YAZIYORSUN?Aslında temel bir konum olmasını isterdim ama ben kendimi tutamayıp içimden geldiği gibi ,bazen gündemle ilgili,yaşadığım çevre ile ilgili,ailemle ilgili vs... yazıveriyorum...

BLOG YAZMAK İÇİN GÜN İÇİNDE BAZI ŞEYLERDEN FERAGAT EDİYOR MUSUN?

Benim işim pc başında olmadığı için ,gün içinde blogla ilgili neredeyse hiçbirşey yapamıyorum.Okulda boş dersim olsa bile milli eğitimin internet erişimi o kadar ağır ki birinizin bloguna ancak yarım saat de girip çıkabiliyorum...:(

eh akşam 16 30 eve dönüş saati ,evde yemek ,evle ilgili rutin işler,çocukların ders vs derken benim bloga oturmam gece 22- civarı falan...

itiraf etmem gerekirse blogdan önce daha fazla kitap okuyor ve takı yapıyordum,örüyordum...

BLOG YAZMAK SENİN İÇİN EĞLENCELİ BİR UĞRAŞKEN ŞİMDİ ARTAN BEKLEYİŞ YÜZÜNDEN ZORUNLU BİR HAL ALMAYA BAŞLADI MI?

Tüm, zamanla ilgili telaşıma ,koşuşturmama rağmen blog benim için hep eğlenceli oldu,hiçbir zaman bekleyişlere cevap vermek ,zorunluluk gibi hissetmiyorum.Ve ben gün içinde ki yorgunluğumu bilgisayarımın başına oturunca atıyorum.Benim rahatlama ,dinlenme yerim evde ki en güzel köşem...

BLOG YAZMAYI DAHA NE NE KADAR SÜRDÜRECEKSİN?

Valla blogspot bir yamukluk yapıp kapatmazsa ,bende kafamı kolumu kırmazsam ,hafıza kaybı gibi absürt durumlarla karşılaşmazsam yazarız elbet...


GECE ,KARANLIK

İkinci sobe blog deryasında ki ilk dostlarımdan incegülüm ün sobesi...

gece... ,beni yıllar öncesine götürüyor....


dışarıda müthiş bir rüzgar var ,rüzgarın sesi ile sokaktaki herşeyden ses geliyor.Bitişik evin kömürlüğünün teneke tentesi can hıraş bağırıyor,

annemin balkonda unuttuğu plastik şişe ,kutu vs. nasıl rahatsız edici bir ses çıkarıyor ,

Uzaklardan köpeklerin uluma sesleri,rüzgarla beraber sanki iyice yaklaşıyor,



gece...


elektrikler kesilmiş,gaz lambası yanıyor,gaz lambasının altında ders yapıyorum,sadece kalemimin sesi var oda da...ah sobadan çıkan odunların çıtırtısı da eşlik ediyor ,



gece...


bekçinin düdüğünün sesi karışıyor gecenin sessizliğine ,kendimi iyi hissediyorum,emniyette hissediyorum...


gece ...


ramazan ayında ki davul sesleri kabusum .Uykumun arasında illene duyuyorum ve nasıl korkutucu ,ürkütücü birses benim için Allaha dua ediyorum bir an önce ramazan bitsin diye,ramazan bitiminde para toplamaya gelen davulcuya nefretle bakıyorum...



Büyüdüm artık geceleri seviyorum,ertesi gün erken kalkma derdim olmasa sabaha kadar oturmaya meyilliyim.Gece insanıyım ben ,bir türlü yatmak bilmem, illene yapacak bir şeyler bulurum ,şu anda da size daha bir dolu şey yazabilirim ancak sabah erken saatte beni bekleyen bir pazartesi ve sendromu var....

hım sobemizi sobeleyerek bitirelim

Kültür sepeti sobe......

13.12.2007

SAÇ SHOW

Kızlarım banyo yaptıktan sonra saçlarını kuruturken birden aşka gelip saç show yapmaya başladılar.Öyle güzel görüntüler vermeye başladılar ki ,hemen fotoğraf makinesini kapıp görüntülemeye başladım.Küçüklüklerinden beri genelde hep uzun oldu saçları.Saçlarını kestirmeyi ikisi de istemiyor.Bakalım ne zamana kadar dayanabileceğiz .
ZEYNEP KIZIM...








Vahşi güzelim İPEK KIZIM...



























11.12.2007

KAR TANELERİ

Epeydir kar tanelerini kağıttan çalışmayı istiyordum.Bloğunu çok severek takip ettiğim
Anne Kaz sağolsun kar taneleri ile çok güzel linkler ekleyince bana çok güzel dökümanlar çıkmış oldu.Kağıtla yapılan çalışmalar, yaparken çok keyifle yapıldığı gibi bittiğinde de harika görüntüler veriyor.





Önce kare bir kağıdı karşılıklı uçlarından birleştirerek 1. üçgeni oluşturuyoruz.


Tekrar katlayıp ikinci üçgen ve sonra üçgenin bir kenarını üçgenin tam açı ortasına eşit bir şekilde katlıyoruz.Diğer kalan kısmı altta katlayıp üstteki üçgenle eşit bir alt üçgen oluşturuyoruz.
katlanmış durumda ki üçgenimizin ucunda ki M harfi gibi duran fazlalığı
kesip alt tarafı düzlemiş oluyorz.



uçları kesilmiş üçgenimi çevirip makasla etrafından dilediğimiz şekilde keserek
kar tanemizin iç desenlerini oluşturmuş oluyoruz.İşte burada yaratatıcılık başlıyor.Ne kadar yuvarlak hatlı kesimler yaparsanız o kadar güzel desenler çıkıyor.Benim ilk yaptıklarım çok basit ve sade kar taneleriydi.Her bir sonra yaptığım öncekisinden güzel oldu.Çünkü hem eliniz makasa alışıyor ,hem değişik desenleri kesmeden görmeye başlıyorsunuz.İşte en heyecanlı yeri kesme işi bitince açıp ne çıktığını görmek.
Kartanelerini yeniyıl için süsleme amaçlı kullanacağımızdan yapıştırıcı sürüp ,üzerlerine toz sim atınca işte amacımıza ulaşmış oluyoruz.
Işıl ışıl kartanelerimizi iplere bağlayıp avizemize asınca evimizin ışıltısına ışıltı katmış oluyoruz.
























10.12.2007

SİZİN BAHARATINIZ HANGİSİ...?




Az önce " Bir Tutam Baharat" ı izledim.Sinema da izleyememiştim,ama şimdi bu film sinema da izlenmeliymiş diye üzüldüm..
Çok etkilendim filmden.Küçük Fannis'in yemek tutkusundan ,kalabalık ailesinden,İstanbul tutkularından...

O dönemler mübadele yüzünden pek çok insan yeni yaşamlar kurmak zorunda kaldı.Yunanistan'ı bırakıp gelen de ,Türkiye'yi bırakıp giden de aynı ortak duyguları yaşadı yıllarca .Burunlarının ucunda tüttü bıraktıkları yerler...

Neyse ben esas baharatlardan bahsetmek istiyorum.

Baharat kokuları en sevdiğim kokular arasındadır.Eminim pek çoğunuz için de böyledir.Baharat kullanmadan yapılan yemeklerin gerçek lezzetlerini almadıklarını düşünüyorum.

Karabiber eklemeden yaptığım hiç bir çorba çeşidi yoktur.Mis gibi kokusuyla çok güzel bir tad ekler çorbaya.

Zencefille yapılan kurabiyenin...

Tarçın eklenmiş irmik helvasının...

üzerinde tarçını ,dumanı tüten sıcacık salebin tadı inanın bazen herşeyden daha fazla keyif verir.

Aktarlara girdiğim zaman aldığım haz da aynı boyuttadır.Çıkmak bilmem ve her seferinde mutlaka yeni bir şeyler keşfetmenin mutluluğu ile ve çantamda ki baharatların huzuru ile yol alırım..

Tarçınsız,karabibersiz ve zencefilsiz bir dünya düşünemiyorum.

Ya sizin baharatlarınız neler ,hangileri?..






7.12.2007

BLOGGER NEDEN İNGİLİZCE OLDU?...


Bloğa ilk başladığım zamanlar ingilizceydi blogger..

Çözene kadar elimde sözlük,dünyanın vakti geçerdi bilgisayarın başında ...

Koca kişisi de çok iyi olan ingilizcesine rağmen nazlanır -of gene ne var ya..

diye söylenir ve ben ,kaprise hiç gelemeyen biri olarak kendi başıma çözmüştüm blog kontrol panelini.

Bir yandan da niye ortaöğrenim yaşamım da almanca değil de ingilizce göremedim ki diye hayıflanırdım.

sonra bir gün bir baktım türkçe oldu blogger ,hadi bu kez ingilizce yerleşime o kadar alışmışım ki,türkçe isimleri baya bir yadırgamıştım...

işte tam bu arada, iki gündür tekrar ingilizce ye dönüş oldu.Acaba tekrar düzelecek mi,yeni bir düzenleme mi getirecekler...

yaklaşık bir ay önce de bloğuma yazı yazarken ben eklemediğim halde birden snap belirmişti bloğumda .

Allah Allah olmuştum,hemen bir kaç bloğa girip onlara da snap eklenmiş mi diye baktığım da çok değil ama 3-4 blog da vardı ve ertesi sabah kaldırıldığını gördüm.(örneğin fikrimin incegülünün,bilmiyorum farkına vardın mı incegülüm...)

Sonra ben kendim ekledim snap, ancak o dönemler de durup dururken açılan reklam sayfaları epey çoğalınca ,ve bazı arkadaşların blogun zor açıldığını söylemesi ile sildim...


ya işte böyle bloğun mu var derdin var kardeş...

tıpkı bir çocuk gibi ,ilgi istiyor emek istiyor ,

hepimize uzun soluklu blog günleri diliyorum....


4.12.2007

AMASRA'YA TERMİK SANTRAL İSTEMİYORUZ!...




Sizlere bugün güzel bir yazı yazamayacağım...

bloğumu her açışınız da gördüğünüz canım Amasra header ı önümüzde ki yıllarda aynı güzel görüntülerini veremeyecek bize .

Yıllardan beri söylene gelen Amasra 'ya termik santral kurulma çalışmaları netlik kazanmış görünüyor.

Termik Santral, küresel ısınma, astım, akciğer kanseri, bitki örtüsünün yok olması doğacak her çocuğun astım ve akciğer kanseri ile yüzleşmesi demektir. Enerji Bakanlığı HEMA AŞ. Ye Kandilli ve Amasra'ya Termik Santral Kurulması için izin verdi. Bu izine göre HEMA A,Ş Kandilli ve Amasra'ya kömürle çalışan Termik santral kuracak.Yaşlı dünyamızın sera gazları ile yok edildiği, Küresel ısınmanın sonuçlarını hepimizin kuraklık, susuzluk ve daha az oksijen olarak his etiğimiz bu günlerde, hemen yanı başımız Kandilli ve Amasra'ya soluduğumuz havayı kirleten, üzerinde yaşadığımız toprağı kirletecek olan, içtiğimiz suyu ve doğal kaynağımızı, yeraltı su kaynaklarını kirleten insan ve doğa düşmanı bir santral yapılmak isteniyor.


MUĞLA-YATAĞAN FELAKETİ, BARTIN'A ÖRNEKTİR

Termik santrallerin etrafındaki bitkilerin tahribi konusundaki en çarpıcı örnek Muğla-Yatağan termik santrali çevresinde yaşanmıştır. 20 Kasım 1982'de ilk ünitesi devreye giren bu santralin, ikinci ünitesinin 1983'de devreye girmesinden iki ay sonra çevre ormanlarında sararmalar başlamıştır. Üçüncü ünitenin 1984'de devreye girmesinden sonra da 1986 yılı ortalarına kadar 4181 hektar orman sahası kurulduğu için kesim yapılmıştır. Termik santralin olumsuz etkileriyle 4181 hektar gibi çok geniş alanda ekosistem bozulmuş; yani orman altı bitki ve hayvan türlerinin çoğu yok olmuştur. Ayrıca toprağı tutacak bitki örtüsü büyük oranda tahrip olduğu için erozyon ile toprak kaybı olmuş, eski su kaynakları kurumuştur

Bartın Çevre Birlikteliği'ni oluşturan sivil toplum kuruluşlarının temsilcilerinden oluşan bir heyet Belediye Başkanı Ahmet Altıntel'i ziyaret ederek, Amasra'ya kurulması planlanan termik santrale karşı Bartın Belediye Meclisi'nden olumsuz görüş alınması talebini içeren bir dilekçe sundular.

Amasra ve Bartın ikinci bir Gökova olmamalıdır. Zaten çok duyarlı olan yöre halkı Amasra'da, Bartın'da santrale musaade etmeyecektir. Çünkü bu yöre daha güzel yatırımlara layıktır.


2.12.2007

KIŞ GELDİ KIŞ




Kara kış geldi.Biz daha karın siftahını yapmadık henüz ama doğu bölgelerimiz karla boğuşuyor.Hafta ortasına doğru ısı epey düşecek gibi görünüyor ,artık karın yağmasını bekliyoruz.Aralık ayı yeni yılın gelmesi ile birlikte kar özlemini iyice arttırıyor.Kardan adamlarımızı kar yağmadan hazırladım.Ön hazırlık yapalım dedim ve bir tanesini ponpon ile hazırladım. Pırıltılı yün seçimimiz yeni yıl konseptine uyması için özellikle tercih edildi...
Kardan adam ailesini ise şişle örerek hazırladım.
Gözler ve düğmeler boncuk kullanarak,burnunu turuncu fon kağıdını kıvırarak,şapkayı tığ ile sık iğne çalışarak bitirdim.

Boyunlarına artık kumaşlardan atkılarımızı takarak kardan adamlarımızı tamamlıyoruz.



Anne kardan adam ve çocuğu...




28.11.2007

EBELEME SOBELEME

Sobeye başlamadan bir de süpriz yapalım.ce-ee...

Uzun zamandır sobelenmemiştim.Tabiat ana sobeleyince biraz panik oldum.Şimdi öyle laylaylom bir sobe değil,düşüneyim diye zaman geçirdim ,ama baktım yazmaya başlamadan birşey dökülmeyecek .
Ben küçükken:kendi dünyasında mutlu mesut yaşayan, koca gözlü kömür saçlı bir kızdım.Okulum uzak olduğu için ,güzel havalar da üst kat komşumuz bisikletiyle götürürdü beni okuluma .Bisikletinin ön tarafına astığı küçük çantanın içinde radyosu vardı.Radyo 3 ün klasik müziği eşliğinde geçerdik bahçelerin,o zaman daha az olan arabaların yanından...
Klasik müzik aşkı,kuğu gölü,tuna dalgaları o zamanlar girmişti müzik dağarcığıma..
Apartmanda ki çocuklarla apartmanın boşluğunda yankılanan sesimizle şarkı söylemek en büyük keyiflerimizden biriydi,ilkokul öğretmenimiz keşfedememişti beni ,iki tane kız vardı habire onlara indim havuz başınayı söylettirir dururdu.Banaysa 23 Nisanlar da ,bayramlar da şiir okumak kalırdı.En azından sesimin tonunun farkına az da olsa varmıştı.
Miliyet çocuk dergilerimle,babamın kendisine aldığı kitapları her okul dönüşü misafir odasında ,annemin yaptığı muhallebileri yiyerek okurdum .Radyodaki ders konularımızla bağlantılı olan çocuk saatini dinlemek en büyük keyfimdi...Akşam altıda ki radyo piyesini merakla bekleyen anneme ben de sessizce eşlik ederdim...
Aslında Ben :daldan dala konan isteklerimle; bir gün ressam olucam ,bir gün müzisyen olucam ,lise de yazdığım oyunlarla tiyatroculuk sevdasına tutulan,ardından arkeolojiye merak sarıp arkeolog olucam diye ortalarda gezinen hayalperestin tekiydim...
İlkKopyamı ne zaman Çektim:Şu an da duysa nasıl kızacak olan namazında niyazında olan babamın haberi yok tabi bundan.Din Bilgisi dersinden nefret ederdim.Aslında her öğrenci de olduğu gibi dersinden çok öğretmenini sevmezdim...Dinbilgisinden öğretmenimizin yazdırdığı konuları resim defterimin üzerine yapıştırmış ve renkli jelatin kağıtla kaplamış , en ön sırada oradan baka baka yazmıştım çok büyük bir iç huzuru ile...
daha da doğru düzgün kopya çektiğim olmamıştır..
En Saçma Huyum:Şu an da en saçma huyum ,yıkanacak olan nevresimlerimi çarşaflarımı önce silkeleyip sonra atarım makineye,tavuk suyu(tablet değil,tabletleri zaten eve sokmam) yoksa asla çorba yapmam,menüyü değiştiririm...
Cep Telefonum:Nokiaya kullanıyorum ancak telefon özürlü bir insanım ben,çoğunlukla telefonu ev de unuturum ,tam gerekli zaman da yanımda olmadığını görünce sinirlenirim.İlk cep telefonumu cep telefonları çıktıktan yıllar sonra almıştım,sony ericson T 100 müydü neydi,marka merakımda olmadığı için markaları ve özellikleri de pek bilmem.
Benim için çözünürlüğü yüksek olması sürekli fotoğraf çekme merakım yüzümden daha önemlidir .
Aşk Bence...Tuhaf bir şey..gençlik yıllarımda çoğunlukla platonik takılan ben,herkese aşık olabilirdim.Okulan önünde bekleyen yakışıklı çocuğa ,durakta bekleyen üniversite öğrencisine ,kırtasiye de çalışan yakışıklıya...
Ama yaşla beraber doğru orantı da ilerleyen Eros'un okları ,doğru zaman da ve doğru kişiye atınca okları hem de tam isabet yakalıyor duyguları ....
En Sevdiğim Bloglar:Bloglarla ilk tanışmam börülce salatası arama macerası ile olmuştu,a ne garip bir dünya demiş ve pasta bloglarına dadanmıştım...
daha sonra yalnızca yazıları ile günlüklerini tutan blogcular hergün okuma trafiğimi arttırdı.Ama içimde ki yaratıcılık ruhumu tetikleyen sayfalar yabancı bloglarda günışığına çıktı.
Şu anda da Köşkümün odaların da kapılarını zevkle tıkladığım ve iyi ki tıkladığım onlarca dostum var.İyi ki var..:)
kabartma tozu(deniz)
sobelendiniz ,hadi bakalım dökülün...

YENİ YILA ISINMA TURLARI...










Yeni yıla az bir zaman kaldı .Nette biraz dolanıp da böyle neşeli süslemeler ve aksesuarlar görünce heyecanlandım.Ah kar yağsa ,kar tatili olsa ve ben oturup bunlara benzeyen,güzel şirin süsler yapsam....
Yok yetmiyor zaman ,ama ne yapıp edip az da olsa birşeyler yapacağım, bekleyin..