30.01.2008

TATİL ETKİNLİKLERİ



İpek tam bir kağıt tutkunu,resim yapma dışında kesme ,yapıştırma ,aklınıza ne gelirse kağıdı çok güzel kullanıyor.


Evde sessizlik varsa bilirim ki İpek masasının başında kesip biçiyodur.Evde tuvalet kağıdı ve kağıt havlu rulolarını asla attırmaz bana;kendi keşfettiği çok ilginç şeyler vardır.

Örneğin kartondan laptop yapıp,farklı A4 kağıtlara sevdiği sitelerin ana sayfa görüntülerini resimler ve kartondan laptobunu açtığında hangi sayfayı açacaksa yaptığı resim küçük elleriyle en üste getirilir.

Karnesinin görüş kısmına öğretmeni sınıfın en pratik fikirlisi yazmış,sınıfta neler yapıyor artık bilmiyorum....


altta görülen kağıdı oynattıkça kağıt kuklanın elleri aşağı yukarı hareket ediyor. (bunu bir yerlerden görüp yapmıştı sanırım)













tüm kesimlerini İpeğin yaptığı kağıt köy....







kağıtçı kızım benim,sayesinde evdeki tüm kağıt havlular iki günde bitiyor ,havluları ıslatıp ıslatıp birşeylere sararak yeni şekiller veriyor ,
en son kağıt kamera yapmıştı,
yine çektikleriyle ilgili resimler yapmış ,çekim yaptıkça ,çizdiği resimler çıkıyor piyasaya bakın şimdi çektim sizi diye...
şimdi tatlı tatlı uyuyor ,rüyasında neler yapıyor kimbilir....

28.01.2008

TATİL GELDİ HOŞ GELDİ...

Şu son 10 gün nasıl geçti anlamadım.Okulun son haftası okul öğrencilerim ile okulda yaptığımız rock konseri provası ve konser,
ardından okulda başarılı öğrencilerle ilgili yaptığımız ödül vs için son hazırlıklar...
cumartesi günü açık lise sınavı görevi ile hala tatil başlamadı hissiyatı...
pazar günü bütün yorgunluğuma rağmen planlanan evsel düzenleme ve temizliklere bodoslama müdahale ve pestil bir insan vücutu......
pazartesi uzun zaman ihmal edilen komşularla öğleden sonra çay muhabbeti....
salı öğleye dek evsel düzenleme, yaptıkça oluşan arınma duygusuna devam...
öğleden sonra çocukların arkadaşı ,anneleri benim arkadaşım uzun zamandır ertelenen ziyaret....
sonraki günlere sonra devam....
küçük kızım İpek karnesini gururla gösteriyor....

1/A sınıfı nasıl coşkulu ,kenarda üzgün duran Günce 'cik babasının gecikmesine kızgın,epey ağladı...:(



kızısım sınıfında heyecanla karnesini bekliyor...




Eeee küçük kızımın ilk karnesi,
büyük kızım duygularını ayrıca anlatttı zaten,onun 3. karnesi artık ama aynı heyecanı yaşıyoruz hala....
tatil demek çocuklar için ektsra zaman ve boşluk demek.Ben ilk günleri çok dolu geçirmeme rağmen kızlarım kendi başlarına yaptıkları planlarla bana ihtiyaçları olmadıklarını gösterdiler.
Hoşuma gitmiyor da değil hani ben söylemeden yapılan tatil kitabı çalışmaları,
kağıt hastası İpek, kesip biçip yeni keşifler peşine düşerken, Zeynep resim dosyasına yeni resimler ekliyor...
Hava buz gibi sokağa çıkmaları mümkün değil,kar da yok,kartopu oynayalım...
Önümüzdeki günler de yapacağımız kısa Ankara gezisi biraz değişiklik olacak bize.

Bütün bunların yanında kitap okuyarak geçecek çok keyifli zamanlarımız da olacak tabi.
severek takip ettiğim NAZDENİZ annelerin eğitim imecesi ile sobeleyince hem Naz DENİZ'E kitap önerilerinde bulunacağım ,hem Okunacak kitapları kenara ayırmış olacağım....
Önereceğim kitaplar Zeynep kızım için alınan, herşeyi olduğu gibi kitapları da kardeşine kalan kitaplar.Yeni kitaplar Ankara ya gidince remzi kitabevinden zevkle seçilecek...
Uçanbalık yayınevi kitapları çok severek okuduğumuz kitaplar oldu.
mavibulut yayınları ise yine aynı keyfi veriyor bize; özellikle Fatih Erdoğan ın kitapları ...


kitabın yazımında kullanılan şiirsi ifade okunmayı iyice keyifli hale getiriyor .
Çocuktum
ufacıktım
Bir susayıp
bir acıktım
Dedim :Dede
masal anlat
Dedem dedi :
Sen anlat
Ben anlattım,
dedem güldü,
Bilmem dedem
neden güldü....







































Marsık yayınları,
Günışığı yayıncılık,
Altın Kitaplar ayrıca tavsiye edeceğimiz çocuk kitaplarında başarılı yayınevleri.Sobeyi tamamlamanın verdiği dayanılmaz hafiflik ile
yazacağınız önerilerle annelerin eğitim imecesine yeni halkalar ekliyoruz....



20.01.2008

GENE SOBELENDİM...


Yeni bir sobe var ,daha önce yazmalıydım ama bu aralar yazma enerjim yok,
bu isteksizliğimi kırmak için şablon değişikliği bile yaptım gördüğünüz gibi..
Ama hala alışamadım kendi bloğum değil gibi geliyor .
Sonradan farkettim fikrimciğim aynı renk olmuş bloglarımız ,sana gelmiş gibi hissettim az önce...
Neden enerjim yok :
artık yoruldum ,tatili bekliyorum,
şimdi bazı arkadaşlar kızacaklar benim kış tatilim zaten yok ,ee bizde yorulduk yani diye...
valla belki bizim meslekte de ara tatil olmasa bünye ona göre şartlanacak ve yorulmayacak ,ne bileyim işte ya...
ne elişi, ne yeni birşeyler hiç birşey yok hayatımda ,sadece yapmaya çalıştığım bir örgüm var tek tesellim .
Eee pasta börek de yapmıyorum,malum twist shape kullanıyoruz(hergün değil ama, ara ara..)
gelelim sobeye,ne kadar tezcanlı bir insan olsam da herkesin var bir tembel tarafı...
yapmayı ertelediğimiz kolay işler:

evrim ve deniz in sobelerinde okudukca aaa işte benim de var aynı bu tembeliklerim dedim valla...

  • fotoğraf makinesinde bastırılmayı bekleyen 200 civarında poz.

(sen iflas etmişsin be güzelim demeyin ,kabahat benim ,vakti zamanında yaptırsaydım azar azar ödemek suretiyle ,pek tabi daha kolay olacaktı ,yaptırdığım vakit -bakın hala şimdi demiyorum-epey bir yutkunacağım kesin ,ama yaklaşık iki yıldır ertelenmiş ama kolay bir iş bu....

  • Terziye götürülüp fermuarı değişecek etek ve pantolonlar(az biraz dikişten anlamama rağmen hiç hoşlanmam fermuar dikmekten)iki aydır poşette bekleyen iki adet etek ve pantolonum var.
  • altlardan gelen beyaz saçları kapatmak amaçlı(yoksa valla yok başka bir düşüncem..)boyaya kuaföre gitmek ,daha düşünmeye başladığım an da sıkar beni,çünkü randevu almak ve o saatte orda olmak gerer beni,o saatte orada olamayacağım fikri ile epey huzursuz olurum.
  • buradan tayin olupta giden çok yakın iki arkadaşımı yeteri kadar sık arayamamak.

Yemek hazırlamak,kaldırmak,çocukların ödevlerinin kontrolu,yatırılması derken,saatin artık insanları rahatsız etmeyecek saatlere ulaşması , tüh gene arayamadım kızgınlığı ile ,ertesi günü beklemek ve devam eden bir döngü(ama hep aklımdasınız Nihal ve Zerrin ciğim..)

sobe yazmanın hafifliği ile topu Tabiat ana,Filiz bahçesi ve Elifce ye yolluyor ,herkese iyi haftalar diliyorum....


17.01.2008

ALBATROS

Gökyüzünde muhteşem süzülüşüyle beni büyüleyen Albatros' tan bahsetmek istiyorum...
Kuşlar içerisinde en estetik uçuşa sahip olan, Albatroslar bana göre....


Günlük yaşamımız içerisinde tempo o kadar yoğun ki ,doğada canlıları, bitkileri, pek çok mucizevi doğa olayını ,teğet geçip son derece sıradan günler geçiriyoruz..
Bazen tv de ki belgesel proğramlarına takılıp o anki cazibesiyle hayranlıkla izliyor sonra monoton ruhsuz günlere devam :(
Çok düzenli olmasa da büyük bir çoğunlukla aldığım NATIONAL GEOGRAPHİC dergisi Aralık sayısın da Albatroslarla ilgili yazıyı okuyunca ,muhteşem özelliklere sahip bu kuşu yeniden keşfettim.
Aşağıda ki bilgileri aralık sayısından ekledim.Okuyunca insanın denizci olası geliyor ve tekneden uçsuz bucaksız okyonusta saatlerce Albatrosları seyredesi geliyor
Tüm kuşlar arasında en geniş kanat açıklığına sahip albatroslar, bir kez dahi karaya ayak basmadan binlerce kilometre süzülebilir.Albatros, uçan canlı makinelerin en heybetlisidir... Albatros, kemik, tüy, kas ve rüzgârdır...
Albatros gergin yay, rüzgârsa gövdesini mermi gibi fırlatan kiriştir.
Albatros art deco bir kuştur -çarpıcı desenli, belirgin hatlı, destansı bir uçuş sergileyen, kayıtsız şartsız sadık olan...
Bir albatros, yavrusuna tek bir öğün yiyecek getirebilmek için 15 bin kilometreden fazla uçabilir.
Doğadaki en uzun kanatlara (3,5 metreye kadar ulaşabilir) sahip olan albatroslar, kanat çırpmaksızın yüzlerce kilometre boyunca gökyüzünde süzülerek okyanusları aşar, dünyayı dolaşır.

50 yaşına gelmiş bir albatros en azından 6 milyon kilometre uçmuş demektir...

Albatrosları bilen pek yoktur;
bilenlerin çoğu da izlenimlerini Samuel Taylor Coleridge'in 1798 yılında yazdığı İhtiyar Denizcinin Ezgisi adlı şiirine dayandırarak, onların kaba saba, can sıkıcı yaratıklar olduğunu düşünür.
İşin ironik yanı, Coleridge'in hiç albatros görmemiş olmasıdır. Dahası, çoğu insan da bu şiiri hiç okumamıştır.
Şiirde albatros, yelkenlerini cömertçe rüzgârla doldurarak geminin yoluna devam etmesine yardımcı olur.
Denizci düşünmeksizin hareket edip albatrosu öldürünce, tayfa dehşete düşer ve onu, kuşun muazzam cesedini boynuna dolayarak taşımakla cezalandırır...
Milyonlarca kilometreyi tertemiz, kendini yenileyen, sıfır salımlı enerjiyle uçabilseydiniz eğer, siz de bir albatros olurdunuz.
Aslında sıradan bir uçucu olan albatros, gökyüzünde kusursuz bir planör gibi süzülür. Kanatlarını sustalı bıçak gibi açık pozisyonda kilitlediğinde, içinde bulunduğu planöre sadece pilotluk eder. Çoğu kuş, rüzgârı yenmek için mücadele ederken, albatros onu kendi amaçları için kullanır. Albatrosu diğerlerinden, örneğin bir martıdan ayırt eden şey, yalnızca vücut yapısı değil, aynı zamanda böylesi mükemmel bir gövdeye yön veren usta beyni ve zihin yapısıdır.



Yazılımı değiştirip albatrosun kafasına bir martı beyni takmanız halinde, bu uçan canlı yelkenli, albatrosun düzenli olarak fethettiği mesafeleri göze almayı hayal dahi edemez.
Martılar kıyıya yakın uçar ve kendilerini iskele kazıklarının kralı ilan eder.
Albatroslarsa kahvaltı için okyanusları aşar ve sadece çiftleşmek için kıyıya inmeye tenezzül eder.
Kara, üremek için gerekli olan bir külfettir.Albatrosların nadiren indikleri kara üzerinde yayvan ayaklarıyla, kafalarını bir o yana bir bu yana sallayarak, paytak paytak yürüdüklerini kabul etmek gerekir.
Yürümek onlara göre değildir. Ama kanatlarını fora edip yerçekimini biz geride kalanlara bıraktıklarında, işte o zaman sergiledikleri görüntü kelimelerin anlatamayacağı kadar muhteşemdir.
Albatrosların tümü -yirmiyi aşkın tür- okyanusun en hiddetli tavırlarına dahi göğüs gerebilir ve aylarca, bazen yıllarca kara görmeden yaşayabilir.

13.01.2008

BU GİDİŞE BİR DUR DEMEK!....

Bu yeme içme işleri bende, kışın daha fazla evde zaman geçirildiği için olsa gerek ,gitgide artış göstermede...
AA bir de kızların okul beslenmelerine yiyecek birşey olsun bahanesi de var tabi.
İnanın neredeyse her gün unla yapılmış tatlı veya tuzlu atıştırmalık birşeyler eksik olmuyor.
Yemek bloğuna dönüşmemek adına aralarda çok beğendiklerimi ekliyorum bloğa.
Bazılarınızın ee ne var bunda dediğinizi duyar gibiyim ama tartı da sayılar sürekli değişim gösterince ,epey bir zamandır , aynı giysiler giyildiğinin farkedilmesi ile eeee artık dur demek lazım...
Blog okumaya başladığım zamanlarda simiole nin annesin de gördüğü ve annesinin günde sadece 20 dk. zaman ayırarak kilo verdiği bu aleti tanıtmasıyla internette hemen arayıp bulmuş ve siparişi vermiştim bile.
Sonra zaten değişik markalarla birden çok favori oldu alet. Ah yeni aldığım zaman yaz aylarıydı.O sıcaklara rağmen pes etmeden kan ter içinde kalarak epey bir kullanmıştım .Ama göründüğüne bakmayın ,ilk beş dakika bile insanı müthiş yoruyor,gerçekten müthiş enerji harcıyorsunuz .
Yani benim ne olucak 20 dk, daha bile fazla yaparımlar ,hayal olmaya başlayıp,bir süre sonra yatak odasının bir kenarına konmaya başlamasıyla son buldu.
İşte dün yeter artık diyerek Twist Shape yatak odasından salona terfi etti.
Salonda tv nin karşısında kullanmak bana daha iyi geliyor.Ben tv izlerken boş durmaktan hoşlanmayan bir insanım.böylece iki işi birden yapmış oluyorum.Ama epeyce ham vaziyetteyim,hemen yoruluyorum,umarım en azından gardrobumda ki kıyafet çeşitliliğim artar...
eyvah fırında kek vardı ,benim gitmem lazım.... :)))
hepinize iyi haftalar...

10.01.2008

SİZ OLSANIZ NE YAPARSINIZ ?






Uzak kaldım bu aralar....

Zeynep kızımın performans ödevlerinin üst üste gelmesiyle ev ödevlerinin haricinde extra ödev ,extra zaman demek...

Aslında performans ödevlerini okul da yapıyorlar ama araştırılması ,ön hazırlık vs.

İpek kızımın okumasının daha akıcı olması için daha fazla okuma yapma çalışmaları derken zaman bitiyor,akşamları erkenden uykum geliyor (yani 11 civarı..)

eğer biraz gecikirsem uyuma saatimin epeyce atacağını bildiğim için atıveriyorum kendimi yatağa.Havaların çok soğuk olması belki beni böyle yapan .Sürekli hamur işleri yapıp ,aralarda tv izleyerek bitiyor gün.

Kızlarımın hayvan çok sevgisi fazla.
Bu sevgi bu aralar tavan yapmış durumda .Öyle çok köpek ya da kedi bakmak istiyorlar ki,aslında üzülüyorum onlar için birşey yapamadığıma .Hayvanlarla büyüyen çocukların psikolojilerinin bu sevgiyle onlara çok şey katacağını pek çok kaynaktan okuyorum.Ama gerekçelerimiz hep aynı:

-kızım tüyleri dökülür ,tüyler çok zararlı çocuklar için....
ipek-anne tüylerini keselim, o zaman tüyleri dökülmez....

(ah vicdanım paramparça çocuğumun bulduğu çözümlere bakar mısınız)
-biz tüm gün yokuz evde sıkılır tek başına evde birinin olması lazım...

ipek-anne okula götürürüm ben onu,okulda beni bekler bahçede...

-ah ipekciğim ,ben size yemek hazırlayacağım diye koşuşturup duruyorum ,bir de onun yemeği maması uğraşamam ben....

böyle uzayıp gidiyor konuşmalarımız; umutsuzca yanımdan ayrılıp peluş köpek ve kedilerinin, tavşanlarının yanına gidiyor, ablasıyla beraber onları oyunlarında giydiriyorlar,besliyorlar,yıkıyorlar...

Su kaplumbağası ve balık baktık daha önceden, bir süre sonra ölüp gidiyor hayvancıklar.Hamster alsam onların köpek kedi sevdalarını karşılamış olur muyum?....

Ne yapmak lazım,

sizler ne yaptınız hayvan bakma arzularına çocuklarınızın?...










3.01.2008

SENİ HATIRLATAN



SENİ HATIRLATAN

Eski bir evin

güzelliğidir kalan ,

balkonundan sarkan

sardunya çiçekleridir,

açık penceresinden yayılan tangolardır

seni hatırlatan...

Ada daki sandal gezileridir,

açılıp açılıp içilen şaraplardır,

küçük kahkahalardır atılan.

Uzaklarda kırmızı çatılı bir evdir

bahçesinde salıncakta sallanılan

bembeyaz nilüferlerdir havuzunda açan

bir avuç lavanta çiçeğidir

seni hatırlatan....

26.04.1989

SELANİK GEVREĞİ veKURU DALLAR

Selanik gevreğini İzmir'de çok sevdiğim pasta fırınlarından alır ve çayla beraber afiyetle yerdim.
Yıllar sonra yediklerime çok yakın bir tarif bulunca hem eski günleri yad ediyorum hem de yine çayın,salebin yanına birşeyler yapmış oluyorum.tarif her yaptığım da tutmuş bir tarif ,sizi yarı yolda bırakacak ,bu sefer olmadı ya ...
tariflerden değil.Gönül rahatlığı ile yapabilirsiniz:

malzemeler:

  • 4 yumurta
  • 1 su bardağı şeker
  • 1 su bardağı sıvıyağ
  • 4 su bardağı un
  • 1 paket kabartma tozu
  • 1 çay kaşığı mahlep
  • istenirse kuru üzüm,dövülmüş fındık.

yumurta ve şeker mikserle çırpılır,sıvıyağ ve mahlep eklenir.

Un ve kabartma tozu elenerek eklenir.

kuruüzüm ve fındıklarda eklenerek yumuşak kıvamlı bir hamur haline getirilir.

Fırın tepsisine pişirme kağıdının üzerine düzgün bir şekilde dökülür.

spatula ile yüzeyi düzgünleştirilir.

Çok yüksek olmayan hamurumuz 170 derece de 20-25 dakika civarı pişirilir

.Üzeri pembeleşince fırından çıkarılıp uzun dilimler halinde dilimlenir ,tepsi boşaltılır.

Dilimlediğimiz parçaları bu kez pembeleşen üst kısımları yana, yan tarafları üste gelecek şekilde tekrar tepsiye yerleştirilir.

Böylece kızarmamış yan tarafların da kızarması ve gevrekleşmesi sağlanır.

10 dakika daha pişirme işlemi devam edilir.pembeleşmeye başlayınca fırın kapatılır .

Bir süre daha fırında bırakılan selanik gevreklerimiz soğuyunca afiyetle yenir....


İnkumu'n da topladığım kuru dalları yaldızlı sprey boya ile boyadım.Üzerine sprey vernik sıkarak boyayı sabitledim .Fotoğrafta yaldızlı olduğu belli olmuyor.Ancak alışveriş mağazalarının çiçek reyonlarından alınmış dekoratif dallardan bir farkı yok...
10 dakika gibi bir zamanı aldı....
Bir de siyah sprey boya ile deneyip salonum da ki siyah renklere uygun dallar yapmak istiyorum...
Yatak odama da beyaz renkli olanlarını...
Haydi sizlere de şimdiden kolay gelsin....




1.01.2008

1 Ocak 2008

1 Ocak salı gününün tatil olmasından fırsat İnkumu'na gittik.Yol boyunca bu kırmızı meyveli bitkilerden vardı.İsmi ne bilmiyorum,bitkileri pek iyi tanımıyorum .Ancak kırmızı ve yeşil birarada çok güzel duruyor .

Yılbaşı akşamı arkadaşlarımızla birlikte bizim evdeydik.Çocuklar çok güzel zaman geçirdiler,eğlendiler oynadılar,onları mutlu görmek bizleri daha da mutlu etti.İnsan zaten çocuklarının mutluluğunu görünce daha ne ister ki....


Ilgaz ve Ural benim kara kızlarımın yanında çok açık tenli kaldılar..:)



İnkumu'nda deniz çok güzeldi ,dalgalar çarptıkça köpük köpük birbirine doyamadık seyretmeye.Ancak rüzgar da hiç fena değildi hani....
Kızlar çarpılmasın diye yarım saat sonra geriye döndük...
Deniz kenarından topladığım kuru dalları attım arabanın arkasına ,sprey boya ile boyayacığım.
Sizlere buz gibi deniz kokusu yolluyorum buradan ....